İnsan beyninin engin
mimarisi ve yapısı her ne kadar evrensel olsa da; yeni yapılan bir araştırma,
insan beyinleri arasında nasıl farklılıklar olduğunu gözler önüne seriyor…
Araştırma; insanların yeniden zihinlerinde canlandırdıkları sıradan senaryoların
onların beyin aktivitelerinde nasıl gözlemlenebileceğini ve miktarını gösteriyor. Bu kendine özgü nörolojik
işaretler, Alzheimer hastalığı gibi hastalıkları anlamada, onların üzerinde
çalışmada ve tedavi etmede kullanılabilir.
Feng
(Vankee) Lin, Ph.D., R.N.; "İnsanlar aynı türden olayları hayal
ettiklerinde, her kişi onu farklı hayal eder çünkü herkesin farklı deneyimleri
vardır. Araştırmamız; günlük yaşama ait karmaşık bilginin şifresini çözebildiğimizi
ve her kişinin hatırladığı deneyime özgün olan nöral “parmak izlerini”
tanımlayabildiğimizi ispat edebilmek” şeklinde konuştu. Dr. Lin; ABD, New
York’taki Rochester Üniversitesi Nörobilim Enstitüsü’nde doçent doktor ve Nature Communications dergisinde
yayınlanan çalışmanın tezinin de yardımcı yazarı.
Çalışmada
araştırmacılar 26 katılımcıdan araba kullanma, düğüne katılma ve dışarıda
restoranda yemek yeme gibi sıradan senaryoları hatırlamalarını istediler.
Senaryolar kapsamlıydı, böylelikle her katılımcı onu farklı bir şekilde yeniden
zihninde canlandırıyordu. Örneğin araştırmacılar gönüllülerden dans etmeyle
ilgili bir olayı canlı bir biçimde hatırlamalarını ve tasvir etmelerini
istediklerinde, bir kişi dans resitaline katılan kızını izlediğini hatırlarken
bir diğeri ise kendini Bar Mitzva (Yahudi dinine göre on üç yaşını dolduran her
erkek çocuk dinin gereklerini yerine getirecek olgunluğa erişmiştir) töreninde dans ederken hatırladı.
Katılımcının
sözlü tanımlamaları, sözlerin anlamını tahmin eden ve tanımlamanın içeriğinin
sayısal tasarımını oluşturan bilgisayımsal (computational) sözel model
tarafından eşlendi. Deneklerden hatırladıkları deneyimle ilgili görüşlerini
sınıflandırmaları istendi. Örneğin; o deneyim ses, renk, hareket ve farklı
duygularla ne kadar ilgiliydi?
Çalışmanın
denekleri daha sonra fonksiyonel MR (fMRI)
makinesine bağlandı ve onlardan deneyimi yeniden hayal etmeleri istendi.
Araştırmacılar da beynin hangi bölgelerinin aktif hale geldiğini ölçtüler.
Fonksiyonel MR verisi ve deneğin sözlü tanımlamaları ve sınıflandırmalarını
kullanarak, araştırmacılar kişinin o deneyimle ilişkili beyin aktivite
modellerini ayırabildiler. Örneğin, eğer
katılımcı senaryoda kırmızı ışıkta araba kullanmayı hayal ettiyse beyninin
hareket ve renkle ilişkili olan o bölgeleri aktif hale geldi. Araştırmacılar,
bu veriden yola çıkarak her katılımcının beyninin fonksiyonel modelini onların
nörolojik aktivitelerinin özgün işaretini, imzasını (signature) kullanarak
oluşturdu.
Araştırmanın
yazarları, bu çalışmanın beynimizin nasıl bir ağla bağlı olduğunu daha iyi anlamamızı
sağladığını belirtiyorlar. Araştırmacılar buna ilaveten, belirledikleri birçok
anahtar bölgenin bizler yaşlandıkça fonksiyonunun azaldığına ve Alzheimer gibi
dejeneratif hastalıklara eğilimli olduğuna işaret ediyorlar. Bulgular; bunama
(demans), şizofreni ve depresyon gibi düzensiz hafıza kayıplarıyla ilişkili
hastalıkları teşhis etmede ve onların üzerinde çalışmada yardımcı olabilir. Bunların
sonucunda da, kişiye özel tedaviler geliştirilebilir ve hangi terapilerin daha
etkili olabileceği tahmin edilebilir.
https://www.sciencedaily.com/releases/2020/11/201120132624.htm’den alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer