Son birkaç haftadır etrafımdaki insanların bilmediği sosyal bir deneyi uyguluyorum. Ailem, arkadaşlarım, çalışma arkadaşlarım ve hatta hiç tanımadığım insanlar dahi bu egzersize dahil oldu! Pozitif duyguların sağlığa olan yararını inceleyen önde gelen araştırmacı Profesör Barbara Fredrickson'ın bir çalışması olan "Üç Sevgi Dolu Bağlantı" egzersizini uyguluyorum. Bu egzersiz, beynimin ve bedenimin sevginin gücünü bilinçli olarak deneyimlemesini sağlıyor.
Son on yılda pozitif duygular üzerine yapılan araştırmalar; daha sıcakkanlı, neşeli ve iyimser olan insanların daha uzun ve sağlıklı yaşadığını ispatlayan çalışmalarla dolu. Profesör Fredrickson yeni kitabı olan "SEVGİ 2.0" da, sevginin en yüce pozitif duygu olduğunu yazmış. Onun varlığı ya da yokluğu her hissettiğimiz, yaptığımız, düşündüğümüz ve olduğumuz her şeyi etkiliyor. Sevgi adeta canlı türümüzün hayatta kalabilmesi için hepimizi birbirine bağlayan bir yapışkan.
Fredrickson; sadece romantizm ve evlilikle ilgili olan sevgiden bahsetmiyor! O, bir kişinin bir diğerinin pozitif duygusal halini aynaladığında sevginin pozitiflik yayan rezonansının yayıldığının bilimsel açıklamasından bahsediyor!
Araştırma, bir kişiyle göz göze gelinir gelinmez bir tür zihin-beden erimesi oluştuğunu ispatlıyor. Fizyolojik seviyede ise bedeninizdeki ve beyninizdeki aktivite diğer bir kişinin beden ve zihnindeki paralel değişimleri tetikliyor. Bir anlamda, zihinleriniz senkronize oluyorlar!
Bunların hepsi de bir mikro ânda gerçekleşiyor. Bu, cinsel bir çekim değil. Hoşlanma duygusu, partnerinize, çocuklarınıza, anne-babanıza veya yakın arkadaşlarınıza karşı duyduğunuz özel duygularla da alakalı değil! Sadece uyumlu anda insanlar arasında meydana gelen fizyolojik, biyokimyasal bir olay. Bu şekilde bakıldığında da sevgi, yalnızca bir kişiye ait değil; insan gruplarına ait ve tamamen bu bağlantıyı bulmayla alakalı bir durum.
Durum böyleyse, o zaman sevgimizi arttırmak ve sağlığımızı iyileştirmek için ne yapabiliriz?
3 Sevgi Dolu Bağlantı
Fredrickson ve
ekibi; pozitiflik yayan ve yaşamdan keyif almayı arttırıcı, depresyon ve
hastalık semptomlarını azaltıcı "Sevgi Dolu Nezaket Meditasyonu"nun
gücünü ispatladı. Eğer bu meditasyonu uygulamadıysanız, "Üç Sevgi Dolu
Bağlantı" deneyine katılabilirsiniz:
- Her gün diğer insanlarla bağlantı kurmak için üç fırsat bulun (Not: Bu insanlar akrabanız, arkadaşınız, çalışma arkadaşınız veya tamamen yabancı bir insan olabilir. Her bir etkileşim, aynı kişiyle ya da üç ayrı kişiyle olabilir).
- Bu etkileşim potansiyeline sıcaklık, saygı ve iyi niyetle yaklaşın.
- O kişiyi dikkatli ve paylaşımcı bir şekilde dinleyin.
- Göz kontağında bulunun ve eğer sizin için uygunsa ona dokunun.
- Onunla kendi kaygısız düşüncelerinizi ve duygularınızı paylaşın.
Profesör Fredrickson,
bu deneyi yaparken iki şarta sıkı sıkıya bağlı olmamız gerektiğini söylüyor:
1. Hem iç dünyanızda hem de dış
dünyanızda güvenlik duygusu olmalı
Eğer bir
tehdit veya tehlike olursa, sevgi tomurcuklanmaz. Bir arabanın size çarpmak
üzere olmasına ya da sizin kendinizi tehlikede hissetmenize gerek yok; bu,
sizin tehlike algınız.
2. Gerçek-zamanlı duyusal bağlantı olmalı
Bilim
adamları, göz kontağının bağlantı ve teklik için en güçlü tetikleyici olduğuna
inanıyorlar. Telefonda konuşurken yaptığımız hareketler, dokunuş ve kahkaha
etkili de olsa; göz kontağı kadar etkili değil. Fredrickson, anahtarın fiziksel
varlığınız olduğu konusunda ısrar ediyor.
Bu yazı https://www.theconnection.tv/the-power-of-love-how-3-micro-moments-change-everything/'den
alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder