Aşağıdaki linkteki konuşma, Nörobilim Ulusal Yaşlanma
Enstitüsü Laboratuarı Başkanı Mark Mattson tarafından TEDx'de yapılmıştır. Mark
Mattson, aynı zamanda Johns Hopkins Üniversitesi'nde de Nörobilim profesörüdür,
Parkinson ve Alzheimer hastalığı gibi multipl nörodejeneratif hastalıkların
kökeninde yatan hücresel ve moleküler mekanizmalar alanında önde gelen
araştırmacılardan bir tanesidir. https://www.youtube.com/watch?v=4UkZAwKoCP8
Mark
ve ekibi, haftada iki kez tutulan orucun hem Parkinson hem de Alzheimer
hastalığı riskini nasıl azalttığını tartışan bir kaç yazı yayınladı.
Mark Mattson, “Beslenmeyle ilgili
değişimlerin beyine olan etkisi uzun zamandır bilinmektedir. Epilepsi nöbetine
tutulan çocuklar diyete sokulduklarında veya oruç tuttuklarında daha az nöbete
yakalandılar. Oruç tutmanın epilepsiye yakalanmış beyinlerde görülen haddinden fazla
heyecanlı sinyalleri etkisiz hale getiren koruyucu ölçümlere yardımcı olduğuna
inanıyoruz. Sağlıklı beyinler ise fazla yemek yediklerinde beyin fonksiyonuna
zarar veren kontrol edilemez türden heyecan yaşayabilirler" dedi. Mattson
ve bir diğer araştırmacı bunu Ocak ayında Nature
Review Neuroscience dergisine bildirdi.
Oruç
tutma beyninize yararlıdır ve bu, oruç tuttuğumuz zaman beynimizde meydana
gelen yararlı nörokimyasal değişimlerle apaçık ortadadır. Oruç tutma, kavramsal
fonksiyonu, nörotrofik faktörleri, strese karşı olan dayanıklılığı geliştirmektedir
ve iltihabı azaltmaktadır.
Oruç
tutma, beyninize bir meydan okumadır ve beyniniz, bu meydan okumaya kendisine
stresle ve hastalık riskiyle başa çıkmasına yardım eden strese tepki veren
yollara adapte olarak yanıt verir. Düzenli egzersiz yapıldığında meydana gelen
değişimlerin aynısı oruç tutulduğu zaman da meydana gelir. Her ikisi de
beyindeki protein üretimini arttırır, bunun sonucunda da nöronların, nöronlar
arasındaki bağlantıların çoğalması ve sinapsların gücünün artması meydana
gelir.
Oruç
tutma, Hipokampus'taki kök hücrelerdeki yeni sinir hücrelerinin oluşumunu da
canlandırabilir. Mattson, nöronlar için bir enerji kaynağı olan
"ketonlar"dan bahsetmektedir ve oruç tutmanın ketonların üretimini
arttırdığını ve bunun da nöronlardaki mitokondri sayısını arttırabileceğini
söylemiştir. Oruç tutma; sinir
hücrelerindeki mitokondri sayısını da arttırmaktadır, bu da nöronların oruç
tutarken strese adapte olmalarının sonucunda daha fazla mitokondri meydana
getirmesiyle oluşmaktadır.
Nöronlardaki
mitokondri sayısını arttırarak nöronların oluşma ve birbirleri arasında
bağlantıları sağlama yeteneği de artmaktadır; bu da öğrenme, hafıza yeteneğini
geliştirmektedir.
Mattson, aralıklar halinde
tutulan orucun sinir hücrelerinin DNA'yı onarma yeteneğini de geliştirdiğini
söylemiştir.
Cell Stem Cell'in 5 Haziran tarihli sayısında Southern
California Üniversitesi'nden olan araştırmacılar uzun süreli devreler halinde tutulan orucun
bağışıklık sistemi hasarlarına karşı koruduğunu ve daha fazlası, bağışıklık
sistemi yenilenmesine neden olduğunu kanıtladılar. Araştırmacılar oruç tutmanın,
kök hücreleri etkisiz halden kendi kendini yenileme haline geçirdiğini
aktardılar. Oruç tutma, bir organ ya da sistemin kök hücre-temelli
yenilenmesini de tetiklemektedir.
İnsanlar
üzerinde yapılan klinik denemeleri kemoterapi gören hastalar kullanılarak
yürütülmüştür. Hastalar uzun bir zaman yemek yememiştir bu da beyaz kan hücre
sayımlarını muazzam derecede azaltmıştır. Araştırmacılar oruç tutmanın, farelerde
kanın ve bağışıklık sisteminin yenilenmesinden sorumlu olan kan yenileyici kök
hücrelerin yollarının sinyallerini değiştirip yenileyici değişimi başlattığını
söylediler. Bu da, oruç tutmanın eski ve zarar görmüş bağışıklık hücrelerini
öldürdüğünü gösteriyor ve beden toparlandığında bedenin kök hücreleri yeni,
tamamen sağlıklı hücreleri oluşturuyor.
Southern California Üniversitesi'nde
Hücre Biyoloğu olan Valter Longo şöyle diyor:
"Uzun süreli tutulan orucun kan yenileyici sistemin hücre-temelli
yenilenmesinin katkısına bulunmada bu kadar çok etkiye sahip olabileceğini
tahmin etmemiştik. Çok aç olduğunuzda, sistem enerji sağlamaya çalışıyor ve
enerjiyi sağlamak için yapabileceği şeylerden bir tanesi de ihtiyaç duyulmayan
bağışıklık hücrelerini, bilhassa zarar görmüş olanlarını kullanılır duruma
getirmek. Hem insanlar hem de hayvanlar üzerinde yaptığımız çalışmalarda, beyaz
kan hücresi sayımının uzun süreli oruç tutulurken azaldığını fark ettik. Daha
sonra, yeniden yemek yemeye başladığınızda ise kan hücreleri tekrar artış
gösteriyorlar."
2007
yılında The American Journal of Clinical
Nutrition'da oruç üzerine yapılan çeşitli bilimsel çalışmaların bilimsel
bir değerlendirmesi yayınlandı. Hem insanlar hem de hayvanlar üzerinde yapılan
bir çok çalışma incelendi ve oruç tutmanın kardiyovasküler hastalık ve kanser
hastalığı riskini azaltmada etkili bir yol olduğuna karar verildi. Oruç
tutmanın şeker hastalığını tedavi etmede de muazzam bir potansiyele sahip
olduğu da kanıtlandı.
http://www.collective-evolution.com/2015/12/11/neuroscientist-shows-what-fasting-does-to-your-brain-why-big-pharma-wont-study-it/'den alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren:
Esin Tezer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder