Bilim ve Din

Bilim ve Din

17 Şubat 2025 Pazartesi

Yedi Gün Oruç Tutmanın Sonunda Vücudunuz İçeriden Dışarıya Doğru Nasıl Bir Dönüşüme Uğruyor?

 

Yedi gün oruç tutmanın sonucunda vücut çok derin bir sıfırlamaya giriyor, enerji kaynaklarını değiştiriyor, yağları yakıyor ve önemli organların sağlığına bağlı olan temel protein değişimlerini aktif hale getiriyor. Bu değişimler bizlere oruç tutmanın iyileştirici faydalarından yararlanmada yeni olanaklara kapıyı açıyor…

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, oruç tutulduktan üç gün sonra orucun tespit edilen kayda değer sağlık faydalarına ve vücuttaki moleküler uyumuna ışık tuttu.

Yakın zamandaki bu bulgular, Uzatılmış Orucun (Prolonged Fasting) bedendeki birçok organda kayda değer ve sistematik değişimleri tetiklediğini ispatladı. Bu sonuçlar; kilo kaybetmenin ötesindeki potansiyel sağlık faydalarını vurgulamakla kalmadı, etkin sonuçların sadece üç gün sonra ortaya çıkmaya başladığını gözler önüne serdi.

Oruç Tutmanın Sağlık Faydaları Açığa Çıktı

Nature Metabolism dergisinde yakın zamanda yayınlanan araştırma; vücudun uzun zaman yiyeceksiz kalmasına nasıl tepki verdiğini aydınlattı, uzun oruç tutma esnasında olan süreçlere ilişkin değerli anlayışları sundu.

İngiltere Londra Kraliçe Mary Üniversitesi, Hassas Sağlık Bakım Araştırma Enstitüsü (PHURI) ve Norveç Spor Bilimleri Okulu’ndaki araştırmacılar, orucun potansiyel sağlık faydalarını onun altında yatan moleküler mekanizmalara odaklanarak keşfettiler.  

Kontrollü Araştırmanın Detaylı Gözlemleri

Araştırmacılar, yedi gün boyunca sadece suyla tutulan oruca katılan 12 sağlıklı gönüllüyü izlediler. Gönüllülerin kanları kanlarındaki protein seviyesinin oruç öncesi, esnası ve sonrası 3,000 olması için günlük olarak yakından takip edildi. Araştırmacılar daha sonra vücudun tepkisine hangi proteinlerin katıldığını belirleyerek, büyük çaptaki araştırmalardan gelen genetik bilgiyi bütünleştirip uzatılmış orucun potansiyel sağlık sonuçlarını tahmin ettiler.

Araştırmacılar umulduğu gibi, oruç tutulan ilk iki veya üç gün vücudun enerji kaynaklarının vücutta depo edilen glikozdan yağa yer değiştirmesini gözlemledi. Gönüllüler ortalama 5,7 kg hem vücut yağ kütlesi hem de yağsız vücut kütlesi kaybetti. Oruç tuttuktan üç gün sonra yemek yediklerinde ise kiloları aynı kaldı. Yağsız vücut kütlesi neredeyse tamamen tersine dönmüştü fakat vücut yağ kütlesi aynı şekilde kaldı.

Araştırmacılar ilk defa üç gün oruç tutulduktan sonra tam kalori kısıtlamasına tüm vücudun verdiği tepkiye işaret eden protein seviyelerinde belirgin değişimlerin olduğunu gözlemlediler. Bilim insanları genel olarak tüm ana organlarda üç proteinden birinin önemli ölçüde değiştiğini ölçtüler. Bu değişimler gönüllülerde istikrarlıydı fakat kilo kaybetmenin ötesinde oruç tutmaya özgü işaretler vardı, mesela beyindeki nöronların destekleyici yapısını oluşturan proteinlerdeki değişimler gibi.

Oruç Tutmanın Etkileri Üzerine Konuşan Uzman Görüşler

Kraliçe Mary Hassas Sağlık Üniversite Araştırma Enstitüsü Yöneticisi Claudia Langenberg konuyla ilgili şunları söyledi: “İlk kez oruç tuttuğumuz zaman vücutta moleküler seviyede neler olduğunu görebildik. Oruç tutma güvenli bir şekilde yapıldığı zaman etkili bir kilo kaybetme girişimidir. Uzatmalı oruç gibi oruç tutmayı içeren popüler diyetler, kilo kaybetmenin ötesindeki sağlık faydalarını ileri sürüyorlar. Bizim sonuçlarımız da oruç tutmanın kilo kaybetmenin ötesinde faydalara sahip olduğunu gösterdi fakat bunlar tüm kalori sınırlamasından ancak 3 gün sonra gözle görülür şekilde açığa çıktı. Bu da daha önce düşündüğümüzden daha geç oldu.”

Aynı Enstitü’nün Sağlık Veri Başkanı ve Charite-Berlin Sağlık Enstitüsü Sayısal Tıp Grubu Eş Başkanı Maik Pietzner, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Bulgularımız, çok eski bir bilgi olan oruç tutmanın bazı durumlarda neden kullanıldığı hakkında bizlere dayanak sağlamış oldu. Oruç tutma bazı durumlarda tedavi etmek için yararlı olsa da, hastalığı olan insanlar için çoğunlukla tercih edilmez. Bu bulguların oruç tutmanın bazı durumlarda neden faydalı olduğuna bilgi sağlamasını umuyoruz, böylelikle oruç tutabilen hastalar için yeni tedaviler geliştirebiliriz.”

Çeviren: Esin Tezer

https://scitechdaily.com/seven-days-of-fasting-how-your-body-transforms-inside-and-out/’dan alıntı yapılarak çevrilmiştir.

8 Şubat 2025 Cumartesi

Kalbin Kendisine Ait Bir “Beyni” Var

İsveç’teki Karolinska Enstitüsü ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Columbia Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma, kalbin kendisine ait küçük bir beyine ve bu beynin kalp atışını kontrol eden bir sinir sistemine sahip olduğunu gösterdi. Düşünüldüğünden daha farklı ve karmaşık olan bu sistemi daha iyi anlamak, kalp hastalıklarına yeni tedavileri sağlayabilir. Nature Communications dergisinde yayınlanan çalışma zebra balığı üzerinde yürütüldü.

Kalbin uzun zamandan beri sadece beyinden sinyalleri ileten otonomik sinir sistemi tarafından kontrol edildiği düşünülmekteydi.  

Kalbin kalp duvarının yüzeysel katmanlarına gömülü olan nöral ağı, beyinden sinyalleri ileten basit bir yapı olarak kabul edilmekteydi.

Yeni yapılan araştırma ise onun bundan çok daha fazla gelişmiş bir fonksiyona sahip olduğunu ispatladı.

Kalp Atışını Kontrol Etmek

Bilim insanları şimdi kalbin hayati şekilde kendi ritmini kontrol eden karmaşık bir sinir sistemine sahip olduğunu keşfettiler.

Araştırmayı yürüten İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nde Nörobilim Bölümü Araştırma Müdürü ve Öğretim Görevlisi olan Konstantinos Ampatzis, konuyla ilgili şunları söyledi: "Bu “Küçük Beyin” kalp atışını sağlama ve kontrol etmede anahtar role sahip. Bu da beynin hareket kabiliyeti ve nefes alma gibi fonksiyonlarını düzenlemesine benzer şekilde.

Araştırmacılar kalpte hız belirleyici özelliklere sahip küçük bir grup nöronlar da dâhil, farklı fonksiyonları olan çeşitli türdeki nöronları belirlediler.

İnsan Kalbine Benzer

Konstantinos Ampatzis sözlerine şöyle devam etti: "Kalpteki sinir sisteminin ne kadar karmaşık olduğunu görmemiz bizim için hayret vericiydi. Bu sistemi daha iyi anlamak, kalp hastalıkları için yeni kavrayışları sunabilir ve Aritmi gibi kalp ritim bozuklukları olan hastalıklar için de yeni tedavileri geliştirebilir.

Çalışma, insan kalp atış hızı ve kalp fonksiyonuna çok benzer olan hayvan modeli zebra balığı üzerinde gerçekleştirildi.

Araştırmacılar; tek hücre RNA sıralaması, anatomik çalışmalar ve elektrofizyolojik teknikler gibi metodlar karışımını kullanarak kalpteki nöronların yapısının, organizasyonunun ve fonksiyonunun haritasını çizebildiler.

Çeviren: Esin Tezer

 https://www.sciencedaily.com/releases/2024/12/241204114304.htm’den alıntı yapılarak çevrilmiştir.