Bilim ve Din

Bilim ve Din

25 Ekim 2016 Salı

Var Olan Sadece ALLAH!



Kuantum Mekanik, birbirimizle nasıl bağlantılı olduğumuzu gözler önüne seriyor...

Hepimiz birbirimizle bağlantılı olduğumuzu biliyoruz. Fakat bu 'bağlantılı olduğumuz fikri'; yalnızca sihirli bir duygu mu, yoksa somut bir gerçek mi? "Kuantum Mekanik" ya da "mikro-dünya" üzerine yapılan bir çalışma, realite hakkında ne düşünüyorsak onun gerçekten öyle olmadığını açıklıyor. İnsanlar dahil olmak üzere hiç bir şey birbirinden ayrı değil iken; insan beynimiz bizleri 'ayrılık fikriyle' kandırıyor!


Ayrılık Algısı

Beyinlerimizin fizyolojisi evreni gerçek haliyle görmemizden alıkoyuyor. Oysa ki, algıladığımız şeyler bizim realitemiz; evrenin realitesi değil!!! 

Kuantum Teori'nin Temelleri 

 

Birini düşünürken ya da birine karşı hissettiğimiz sevginin dayanılmaz hafifliğini hissederken, atom altı boyutunda ne olduğunu anlayabilmemiz için mikro-dünya ve makro-dünya arasındaki bağlantıyı kurmamız gerekiyor. "String Teorisi", evrenimizin küçücük sicim (string) parçacıklar ve dalgalardan meydana geldiğini ileri sürüyor. Bu sicimler; yaşadığımız evrenin yapı taşları, onlar çoklu evrenleri ve o çoklu evrenlerin içindeki 11 boyutu oluşturuyor.

 

 Kuantum Dolanıklığın Ürkütücü Hareketleri

 

1935 yılında Albert Einstein ve çalışma arkadaşları Kuantum Mekanik denklemlerindeki  "Kuantum Dolanıklığı" keşfettiler, onun gerçekten de tuhaf ve garip bir şey olduğuna karar verdiler. Bunu daha sonra Einstein, Poldolsky ve Rosen tarafından ortaya atılan "EPR Paradoksu" (Özçelişkisi) izledi. EPR Paradoksu, Kuantum Dolanıklığın etkilerini açıklamanın tek yolunun evrenin mekansız (nonlokal) olduğunu veya fiziğin gerçek temelinin gizli   olduğunu varsaymak (bu, gizli varyasyonlu teori olarak da bilinir) olduğunu açıkladı.Mekansızlık (Nonlokalite); olaylar uzay-zamanda iletişim kuramasalar bile dolanık objelerde görülen olayların birbiriyle bağlantılı olmasıydı. Uzay-zaman, sınırlayan hız olarak ışık hızında.  

  

Mekansızlık (Nonlokalite), "uzaktan garip hareket" olarak da bilinir (Einstein, bu fenomeni açıklamak için bu meşhur tabiri kullanmıştır). Bunu bir düşünün, iki atom birbirleriyle temas ettikleri zaman bir tür "koşulsuz bağ" oluşturuyorlar.

 

2011 yılında Cenevre Üniversitesi'nden Nicolas Gisin, uzay-zaman alanı ötesinde bir tür iletişime tanıklık eden ilk insanlardan bir tanesiydi. Bir atom iletişim kurmak için sıklıkla hava ya da uzayı aracı gibi kullanır. Kuantum Dolanıklık esnasında ise aracı yoktur, iletişim ânında gerçekleşir. Gisin'in İsviçre'deki çalışması esnasında, insanlar insanlık tarihinde ilk kez foton parçacıklarının kullanımıyla fiziksel olarak Kuantum Dolanıklığa tanıklık edebildiler. 


Birini sevindirdiğinizde, biriyle bir duygusal yakınlığa başladığınızda bir şey meydana gelir: Evrendeki varlığınızı oluşturan yapı taşları olan atomlarınız dolanık hale gelirler:)
Tabii ki pek çok fizikçi size bu dolanıklığı, bir canlıdan bir diğer canlıya olan bu "garip" bağlantıyı hissetmenin olanaksız olduğunu söyleyecektir! Hepimizin birbiriyle bağlantılı olduğuna dair kanıt var ve bu insan olmamız gerçeğinden ziyade evrenin yaradılışıyla alakalı.

Bu bir sihir değil, Kuantum Mekanik sadece!

http://www.learning-mind.com/quantum-mechanics-reveals-how-we-are-all-truly-connected/'dan alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer



5 Ekim 2016 Çarşamba

İç Huzurunuz Beyninizde!



Bir beyin bilim adamı, beynin sağ kısmının iç huzuruyla bağlantılı olduğunu keşfetti

Dr. Jill Bolte Taylor, 1996 yılında henüz 37 yaşındayken beyninin sol yarıküresi felç geçiren Harvard eğitimli bir beyin bilim adamı. Yaşadıklarını 2008 yılı TED konferans konuşmasında ve "Bir Beyin Bilim Adamının Kişisel Deneyimi: Beyin Felcimin Öğrettikleri" adlı biyografi kitabında paylaştı. Dr. Taylor, 2008 yılında TIME dergisinin en etkili isimlerinden biri seçildi.
Dr. Taylor, TED konferans konuşmasında ve yazdığı kitabında  felçten etkilenmeyen beyninin sağ yarıküresinin iç huzuruyla bağlantılı olduğunu keşfettiğini açıkladı.  

Beynin Sağ Yarıküresi 

Beynimizin sağ yarıküresi sadece şimdiki zamanla ilgilidir; onda sadece 'tam şurada', 'şu anda' algısı vardır.Enerji formundaki bilgi aynı anda tüm duyu sistemimize akın eder ve sonra da bu ânın neye benzediği, nasıl koktuğu, tat verdiği, ses verdiği ve nasıl hissedildiği bir kolaja dönüşür.
Dr. Taylor, bizlerin sağ beyin yarıkürelerimizle bilincimiz aracılığıyla etrafımızdaki enerji ile bağlantı kuran "enerji varlıkları" olduğumuzu söyledi.

Beynin Sol Yarıküresi

Beynimizin sol yarıküresi çok farklı bir yerdir. Doğrusal ve metotsal olarak düşünür. O, geçmiş ve gelecekle alakalıdır.
Şimdiki ânın kolajını oluşturmak her bir detayı yakalamak için dizayn edilmiştir. Daha sonra o bilgiyi kategorize ve organize eder, geçmişte öğrendiğimiz her şeyle ilişkilendirir ve tüm olasılıklarımızın geleceğine yansıtır.

Beynimizin sol tarafı, lisanla ilgilidir. O, bizi dış dünyaya bağlayan "iç geveze beynimizdir". Eve dönerken çamaşırları yıkamamızı ve muz almamızı hatırlatan hesaplayıcı zekâdır. En önemlisi de beynin sol tarafının "benlik hissiyle" bağlantılı olmasıdır. O bunu bize söyler söylemez her birimiz etrafımızdaki enerjiden ve insanlardan ayrılırız.
Dr.Taylor'ın felç geçirdiği beyin kısmı burasıydı.

Beynimizin sağ yarı küresine nasıl egzersiz  yaptırtabiliriz?

Dr. Taylor, TED.com'daki konuşmasını şunları söyleyerek tamamladı:

“Tam burada, şu anda evrenin yaşam gücü olan sağ yarı küremin bilincine adım atabilirim. TEK'liği yaşayabilirim. Ya da kendimi akıştan, ayrı bir kişi olarak hissettiğim sol yarı küremin bilincine adım atmayı seçebilirim. Sağ yarı kürelerimizin derin iç huzur devresini ne kadar çok seçersek, dünyaya o kadar fazla huzuru yansıtırız ve gezegenimiz de daha huzurlu hale gelir."

Dr. Taylor beyninde sol beyin bölgelerinden daha iyi işleyen sağ beyin bölgelerinin hakimiyetini sağlamaya karar verdi.

Dr. Jill Bolte Taylor; zihinde sabırsızlık, endişe, eleştirme ya da şefkatsizliğin yaşandığı belirli bölgelerden bilinçli olarak kaçınıyor. Bilinci her ne zaman oraya dalsa, şefkatin ve öznel zaman algısının ortaya çıktığı sağ beyin bölgesine  adım atmaya çalışıyor.  

Dr. Taylor; mavi gökyüzünün her zaman sağ yarı kürede olduğunu ve "mavi gökyüzünün sağ yarı küreyi temsil ettiğini söyledi. Sol yarı küre ise beynin gevezeliğini temsil eden "bulutları" temsil ediyor. Onun deyişiyle, mavi gökyüzü her zaman orada olsa bile bulutlar ortaya çıkıp mavi gökyüzünün görüntüsünü kapatmaya çalışıyorlar. Daha sonra beynin gevezeliği devreye giriyor ve dış dünyadaki tüm yaşamlarımızı organize, kategorize ve dramatize ediyor.
Fakat düşünceleri yatıştırdığınız zaman bulutlardan kurtuluyorsunuz, hep orada olan bir şeyi ortaya çıkarıyorsunuz: Bu şey de sağ yarı kürenin varlığı, huzurluluk hali ve her şeyin TEK olduğu, birbiriyle bağlantılı olduğu bilinç. Bu, "mutluluktan uçma" halinin deneyimlenmesi oluyor. 

Dr. Taylor,"beynin gevezeliğini" yapanın küçük bir hücre grubu olduğunu belirtti. O devrenin devreye girip girmemesi ise kendisine bağlı. Ona göre tek yapması gereken şey, o ânda o düşüncelere sahip olup olmayacağına karar vermek. Taylor; bu düşüncelere sahip olmamayı, beyninde o devreyi devreye sokmamayı istiyor. Dr. Taylor; zihnini büyük resme odaklandırıyor, diğer şeyler hakkında düşünüyor ve bulutları oradan uzaklaştırıyor!   

Sağ beyin yarı kürenize daha fazla zaman ayırıp, yaşamınızı en iyi halde yaşayın! 

https://daringtolivefully.com/jill-bolte-taylor'dan alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer