Bilim ve Din

Bilim ve Din

29 Nisan 2016 Cuma

HER BEYNİN İMZASI VAR



Hiçbir şey yapmayan bir kişinin beyin taramaları bile, aynı kişi poker oynadığında veya kitap okuduğunda nöral devrelerin nasıl aydınlanacağını tahmin edebiliyor...

BEYİN, DİNLENME HALİNDE DAHİ AKTİF!

Her beyin birbirinden farklıdır. Beyin üzerine çalışan araştırmacılar, üzerinde çalıştıkları  büyük araştırmayla kişilerin beyinlerinin birbirinden nasıl farklılıklar gösterdiğini kanıtlamaya başladılar. Bu gibi farklılıkların olduğu konusu başlangıçta pek ilgi çekici görünmüyordu, fakat çalışmalar onların insanların beyinlerindeki doğuştan gelen özellikler olduğunu kanıtlamaya başladı. Bu farklılıkların ne olduğunu iyi bir şekilde bilmek, nörolojik rahatsızlıkların tedavi edilmesine de yardımcı olacaktır.

8 Nisan 2016'da Science'da yayınlanan yeni bir araştırma, beyin taramalarında bir şeyin gerçek olması için uygun anı kollayan insanların beyin aktivitelerinin bile beyinlerin çeşitli sıradan aktivitelerde nasıl davranacağının tahmin edilmesi için gerekli bilgiyi sağladığını keşfetti. Araştırmacılar; bu dinlenme halindeki "beyin imzalarını" kişiler poker oynarken, kitap okurken ve diğer görevleri gerçekleştirirken beyinde hangi bölgenin aydınlanacağını, hangi beyin hücresi grubunun devreye gireceğini tahmin etmek için kullandılar. Yazarlar, tekniğin felç olmuş ya da koma halindeki beyinlerin belirli alanlarının hâlâ işe yarayıp yaramadığını tahmin etmek için de kullanılabileceğini söylüyorlar. 

Teknik, şu anda New Jersey Teknoloji Enstitüsü'nde çalışan biyomedikal mühendis Bharat Biswal'in 1990'lı yılların ortalarından gelen bir tasarımıdır. Biswal, katılımcıların dinlenme halindeki fonksiyonel manyetik rezonans imajlama beyin taramalarının (fMRI) düzgün bir şekilde düşük frekanslı salınımlar gösterdiğini fark etti. O, fMRI sinyallerindeki arka plan gürültüsünü kaldırmanın yollarını arıyordu, fakat bu dalgalanmaların gürültü olmadığının farkına vardı. Çalışması, dinlenme halindeki fMRI beyin taramasına yeni bir yaklaşım getirdi.

Bu tür yapılan bir tarama, bir beyin hakkında pek çok şeyi gözler önüne serebilir! Senkronize olmuş bir şekilde dalgalanan beyin hücrelerinin ağlarını oluşturan nöral sinyallemenin sıradan  yavaş dalgalanmalarını analiz eder. Ve bu ağlar sıklıkla aktif halde olan ağları andırmaktadır. Yale Üniversitesi nöro-bilim doktora öğrencisi olan Emily Finn, “Dinlenme halindeki beyinlerin verilerinin aktivite halindeki beyinlerin haritalarına benzer şekilde olduğunu bir süredir biliyorduk" dedi. Finn ve çalışma arkadaşları, geçen Ekim ayında beyin ağlarının kişilerin her birinin kendine has özelliklere sahip olduğunu yüzde 99 doğrulukla tanıtan yeterli bilgiyi elde ettiğini gösteren bir çalışmayı yayınladı. Finn, “Bu çalışma, bunu bir adım daha da öteye taşıyor" dedi.

Oxford Üniversitesi'nden olan nöro-bilim adamları Ido Tavor ve Saad Jbabdi, Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün katkılarıyla olan ve şu anda Saint Louis'deki Washington Üniversitesi, Minnesota Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi tarafından yürütülen insan beyninin tellenmesinin haritasını çıkarmaya çalışan İnsan Konektom Projesi için toplanan veriyi kullandılar. Ekip 98 sağlıklı genç yetişkinle hafızayla, motor fonksiyonlarla, karar vermeyle (poker oynama) ve lisanla (okuma) ilgili görevleri yerine getirirken onların beyin taramalarını ve dinlenme halindeki beyin taramalarının verilerini topladı. Katılımcıların dinlenme halindeki beyin aktivitelerini ve çeşitli görevleri yerine getirdikleri anda ortaya çıkan beyin salınımları arasındaki ilişkiyi analiz etti. Daha sonra da kişinin sadece dinlenme halindeki beyin taramasını kullanarak katılımcının her bir görevdeki beyin aktivite profillerini tahmin etmeye çalıştı. Tahminler o kişinin beyin aktivitesiyle (beyin imzasıyla) bire bir uyuştu!  

Bu araştırmanın çabalarından bir tanesi de bu bulguların sadece bu araştırmada kullanılan sağlıklı katılımcılarda değil, çeşitli hastalıkları olan hastalarda da olduğuna karar vermektir. Tavor, ameliyattan önce tümörlü beyine sahip olan hastaları incelediklerini söylüyor. Eğer bu çalışma başarılı olursa, bir cerrahın tümörü yok etme stratejisini etkileyip ona yardımcı da olabilir. 

Araştırmadan çıkan sonuç her ne olursa olsun araştırma, dinlenen beyinin dinlenmeden başka her şeyi yaptığını ispat ediyor! Tavor, "Beyin dinlenme hali olarak adlandırılan halde  gerçekten dinlenmiyor! O, aslında her an her şeyi yapıyor!" diye konuştu.    
    
http://www.scientificamerican.com/section/news/new-evidence-points-to-personal-brain-signatures1/'dan alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer


13 Nisan 2016 Çarşamba

SEVGİNİN GÜCÜ





Son birkaç haftadır etrafımdaki insanların bilmediği sosyal bir deneyi uyguluyorum. Ailem, arkadaşlarım, çalışma arkadaşlarım ve hatta hiç tanımadığım insanlar dahi bu egzersize dahil oldu! Pozitif duyguların sağlığa olan yararını inceleyen önde gelen araştırmacı Profesör Barbara Fredrickson'ın bir çalışması olan "Üç Sevgi Dolu Bağlantı" egzersizini uyguluyorum. Bu egzersiz, beynimin ve bedenimin sevginin gücünü bilinçli olarak deneyimlemesini sağlıyor. 

Son on yılda pozitif duygular üzerine yapılan araştırmalar; daha sıcakkanlı, neşeli ve iyimser olan insanların daha uzun ve sağlıklı yaşadığını ispatlayan çalışmalarla dolu. Profesör Fredrickson yeni kitabı olan "SEVGİ 2.0" da, sevginin en yüce pozitif duygu olduğunu yazmış. Onun varlığı ya da yokluğu her hissettiğimiz, yaptığımız, düşündüğümüz ve olduğumuz her şeyi etkiliyor. Sevgi adeta canlı türümüzün hayatta kalabilmesi için hepimizi birbirine bağlayan bir yapışkan.
  
Fredrickson; sadece romantizm ve evlilikle ilgili olan sevgiden bahsetmiyor! O, bir kişinin bir diğerinin pozitif duygusal halini aynaladığında sevginin pozitiflik yayan  rezonansının yayıldığının bilimsel açıklamasından bahsediyor!

Araştırma, bir kişiyle göz göze gelinir gelinmez bir tür zihin-beden erimesi oluştuğunu ispatlıyor. Fizyolojik seviyede ise bedeninizdeki ve beyninizdeki aktivite diğer bir kişinin beden ve zihnindeki paralel değişimleri tetikliyor. Bir anlamda, zihinleriniz senkronize oluyorlar!

Bunların hepsi de bir mikro ânda gerçekleşiyor. Bu, cinsel bir çekim değil. Hoşlanma duygusu, partnerinize, çocuklarınıza, anne-babanıza veya yakın arkadaşlarınıza karşı duyduğunuz özel duygularla da alakalı değil! Sadece uyumlu anda insanlar arasında meydana gelen fizyolojik, biyokimyasal bir olay. Bu şekilde bakıldığında da sevgi, yalnızca bir kişiye ait değil; insan gruplarına ait ve tamamen bu bağlantıyı bulmayla alakalı bir durum.
  
Durum böyleyse, o zaman sevgimizi arttırmak ve sağlığımızı iyileştirmek için ne yapabiliriz?

3 Sevgi Dolu Bağlantı
Fredrickson ve ekibi; pozitiflik yayan ve yaşamdan keyif almayı arttırıcı, depresyon ve hastalık semptomlarını azaltıcı "Sevgi Dolu Nezaket Meditasyonu"nun gücünü ispatladı. Eğer bu meditasyonu uygulamadıysanız, "Üç Sevgi Dolu Bağlantı" deneyine katılabilirsiniz:  
  • Her gün diğer insanlarla bağlantı kurmak için üç fırsat bulun (Not: Bu insanlar akrabanız, arkadaşınız, çalışma arkadaşınız veya tamamen yabancı bir insan olabilir. Her bir etkileşim, aynı kişiyle ya da üç ayrı kişiyle olabilir).
  • Bu etkileşim potansiyeline sıcaklık, saygı ve iyi niyetle yaklaşın.
  • O kişiyi dikkatli  ve paylaşımcı bir şekilde dinleyin.
  • Göz kontağında bulunun ve eğer sizin için uygunsa ona dokunun.
  • Onunla kendi kaygısız düşüncelerinizi ve duygularınızı paylaşın.
Profesör Fredrickson, bu deneyi yaparken iki şarta sıkı sıkıya bağlı olmamız gerektiğini  söylüyor: 

1. Hem iç dünyanızda hem de dış dünyanızda güvenlik duygusu olmalı
Eğer bir tehdit veya tehlike olursa, sevgi tomurcuklanmaz. Bir arabanın size çarpmak üzere olmasına ya da sizin kendinizi tehlikede hissetmenize gerek yok; bu, sizin tehlike algınız.
2. Gerçek-zamanlı duyusal bağlantı  olmalı
Bilim adamları, göz kontağının bağlantı ve teklik için en güçlü tetikleyici olduğuna inanıyorlar. Telefonda konuşurken yaptığımız hareketler, dokunuş ve kahkaha etkili de olsa; göz kontağı kadar etkili değil. Fredrickson, anahtarın fiziksel varlığınız olduğu konusunda ısrar ediyor. 

Bu yazı https://www.theconnection.tv/the-power-of-love-how-3-micro-moments-change-everything/'den alıntı yapılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer


3 Nisan 2016 Pazar

KARŞILIKSIZ VEREN BEYİN



Yeni bir çalışma; beyindeki kan akışı değişimlerini ölçen Fonksiyonel Manyetik Rezonans İmajlama'yı (fMRI) kullanarak  beyin bölgeleri arasındaki bağlantı farklılıklarının kişinin empati kurarak karşılıksız verici olan biri mi, karşılık bekleyerek verici olan biri mi, ya da bencil biri mi olduğunu tahmin edebildiğini iddia ediyor.  
 
Deneyde, 34 bayan katılımcı iki gruba ayrıldı. Deney şöyle gerçekleşti: Empati kurarak karşılıksız verici olan kişiler elektrik şoku yediler. Karşılık bekleyerek verici olan kişiler ise para vererek daha az elektrik şoku yiyeceklerine inanan kişilerdi.


Empati grubunda olanlar, bir aktörün acı veren elektrik şoklarını yediğine şahit oldular ve kendileri de aynısını deneyimlediler (bunun acı verdiğini anladılar). Karşılık bekleyerek verici olan grupta ise katılımcılar, parayı ödeyen aktörlerle aynı gruptaydı. Böylelikle daha az elektrik şoku yediler (aslında her iki grup da aynı sayıda elektrik şokunu yedi!!!). Daha sonra beyinleri tarandı. Tarama esnasında katılımcılardan bir miktar parayı kendi aralarında ve bir diğer kişiyle paylaşmaları istendi. Empati kurarak karşılıksız verici olan grupta parayı alan bir diğer kişi bazen elektrik şoku yediğini gördükleri bir partnerdi.  Karşılık bekleyerek verici olan grupta ise kişi bazen katılımcıya daha az elektrik şokunu yemek için para ödeyen partnerdi. Diğer zamanlarda, katılımcıların nakit parayı kendileri ve ne elektrik şoku yiyen ne de hoş davranışı olan biri arasında (nötr katılımcı arasında) bölüştürmeleri istendi. Böylelikle araştırmacılar, deneyin birinci kısmına dayanarak katılımcıları empati kurarak karşılıksız verici olan ve karşılık bekleyerek verici olan biri olarak ayırabildi. Deneyin ikinci kısmında da bu katılımcıların arasındaki bencil kişileri belirlemek için katılımcıların parayı bölüştürme şekline bakıldı.  
 
Sürpriz olmayan bir şekilde ilk analiz, katılımcıların genellikle nötr partner yerine empati kurarak karşılıksız verici olan ve karşılık bekleyerek verici olan partnerlere daha çok para verdiklerini gösterdi. Her iki grup da eşit şekilde cömertti. Kendilerine hep başkalarından daha fazla para ayıranlar "bencil" olarak adlandırıldı. Fakat bu, sadece bir başlangıçtı. Araştırmacılar daha derin bir anlayışa sahip olmak için karmaşık ve sofistike  bir takibi uyguladılar. Araştırmacılar acıdan öğrenme zorluğuna kadar bir çok fonksiyonun merkezi olarak bilinen Anterior Singulat Korteks'teki aktivitenin zamanlamasına, uyarılma ve duyguyla ilişkili olan Anterior İnsula Korteks ve ödüllendirme, öğrenmeyle ilişkili olan Ventral Striatum'a bakarak bu alanlar arasında bilginin nasıl geçtiğinin modellerini oluşturdular. Daha sonra da bir bilgisayar algoritması bu modellere dayanarak kişinin  vericiliğinin empati kurarak karşılıksız olduğunu mu  yoksa karşılık bekleyerek mi olduğunu tahmin etmeye çalıştı.

Empati kurarak karşılıksız verici olan kişilerde Anterior İnsula (duygu ve uyarılma) ve Ventral Striatum (ödüllendirilme), ortalama olandan daha düşük bir bağlantı gösterdi; karşılık bekleyerek verici olan kişilerde ise bu bölgeler arasında artan bağlantı görüldü.  Bağlantı, bu bağlamda  bir bölgenin bir diğeriyle "nasıl konuştuğu" gibi tasavvur edilebilir. Bu alanların fonksiyonu kapsamlı bir şekilde bilinse bile, bağlantıdaki değişimlerin anlamını yorumlamak hâlâ zordur. 


Sonuçlar "bencil" veya "verici" insan olarak sınıflandırılmış olanların beyinleri arasında da farklılıklar olduğunu gösterdi. Bencil kişilerin beyinlerinde Anterior Singulat Korteks'le Anterior İnsula arasında ortalama bağlantıdan daha az bir bağlantı olduğu görülürken; verici olan insanların beyinlerinde ise bu alanlardaki bağlantının arttığı gözlemlenmiştir.


http://www.sott.net/article/313772-Brain-scan-may-reveal-if-you-are-a-true-altruist-or-driven-by-self-interest'den alıntı yapılarak çevrilmiştir.

Çeviren: Esin Tezer