Bilim ve Din

Bilim ve Din

17 Aralık 2019 Salı

Alkol Tüketmek Kanser Riskini Arttırıyor



Japonya'da yapılan bir araştırmaya göre, az miktarda tüketilen alkol bile kanser riskini arttırıyor! Amerikan Kanser Derneği tarafından hazırlanan, CANCER adlı internet dergisinde yayınlanan makaleye göre alkol tüketimi olmadığında kanser riski en düşük seviyede oluyor. 

Şu ana kadar yapılan bazı araştırmalar az miktardaki alkol tüketiminin bazı kanser türlerine yol açabildiğini, az miktardan orta miktara kadar seviyede tüketilen alkolün de daha yüksek kanser riskine sahip olduğunu kanıtladı.  Bu konuyu daha da derinlemesine araştırmak için Japonya, Tokyo Üniversitesi'nden ve Harvard Üniversitesi T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu'ndan Dr. Masayoshi Zaitsu ve çalışma arkadaşları Japonya'daki 33 halk hastanesindeki 2005-2016 yılları arasındaki veriyi inceledi. Ekip, 63.232 kanserli hasta üzerindeki kliniksel veri üzerinde çalıştı. Hastaların cinsiyeti, yaşı, hastaneye giriş ve yatırılma tarihleri de denetlendi. Tüm katılımcılar günlük ortalama içtikleri alkol miktarını ve içme süresini bildirdiler. 23 gram etanol (alkol) kapsayan bir standart içki 180 ml'lik bir kadeh japon içkisine (saki), 500 ml'lik bir şişe biraya, 180 ml'lik bir şişe şaraba veya 60 ml'lik bir kadeh viskiye denkti.  

Alkol tüketimi hiç olmadığında kanser riski en düşük seviyedeydi; kanser riski ve alkol tüketimi arasında doğrusal bir ilişki vardı. Doğrusal ilişki; 10 yıldır az miktarda alkol tüketen (örneğin 10 yıldır günde 1 kadeh içen veya 5 yıldır günde 2 kadeh içen) bir kişinin kanser riskinin yüzde 5 daha fazla artacağını, günde 2 veya daha az kadeh alkol tüketen bir kişinin ise ne kadar zamandır alkol tüketirse tüketsin yüksek kanser riskine sahip olacağını iddia ediyordu. Cinsiyet, içki içme/sigara içme davranışları ve mesleki sınıfı sınıflandırılmış analizlerin pek çoğu da aşağı yukarı aynı modele sahipti. 

Yüksek kanser riski; alkole bağlı kanser riskinin en çok olduğu kanser türlerini, yani  kolon kanseri, mide kanseri, göğüs kanseri, prostat kanseri ve yemek borusu kanserini içermekteydi.
Araştırmayı yürüten Dr. Zaitsu, sözlerini şöyle tamamladı: "Japonya'da şu anda en başta gelen ölüm nedeni kanser. Kanser hastalığının Japonya'da bu derece tehlikeli olduğunu göz önüne alırsak, halka alkole bağlı kanser riski hakkında halk eğitimi vermemiz şart."


Çeviren: Esin Tezer

https://www.sciencedaily.com/releases/2019/12/191209182002.htm'den çevrilmiştir.

11 Kasım 2019 Pazartesi

Beynimiz Ölümden Sonra Da Çalışıyor


Yeni yapılan ürpertici bir araştırma; öldüğümüzde bunun farkında olduğumuzu ve etrafımızda olup biten her şeyi gördüğümüzü, çünkü beynimizin hâlâ çalıştığını ileri sürüyor!

Tıp uzmanları bu konu üzerinde uzun zamandır tartışıyorlardı. Ölümden sonra parlak ışık  veya heyecan uyandıran olayların görülmesi, kısacası bilinmeyeni keşfeden ölü insanları anlatan 'Flatliners (Çizgi Ötesi)' adlı film onların tartışma konuları arasındaydı. Fakat yeni yapılan bir araştırma, kişinin kalp atışları durduktan sonra ve bedeni hareket edemez hale geldikten sonra bile bilincinin çalışmaya devam ettiğini iddia ediyor! 

Araştırma, Ani Kalp Durması (Kardiyak Arest) yaşayan ve hayatta kalan hastaların ölü haldeyken bile etraflarında olup bitenin farkına vardıklarını gözler önüne serdi. Araştırmaya göre hastalar, doktorların onları kurtarmaya çalıştığının farkına vardı ve hayata döndürülmeden önce doktorların onlara söyledikleri sözleri hatırladı. Bu, şu manaya geliyor: Kişi doktorlar tarafından yapılan kendi ölüm anonsunu duyuyor fakat beden fonksiyonları artık çalışmadığı için hiçbir şey yapamıyor. 

Dr. Sam Parnia, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ölümden sonra bilinç üzerine ve Kardiyak Arest vakaları üzerine incelemeler yapıyor. Dr. Parnia, ölümün ilk evresinde insanların hâlâ bilinçli olduklarını keşfettiklerini anlattı. Dr. Sam Parnia,  LiveScience internet sitesine yaptığı açıklamada Kardiyak Arest geçiren hastaların kalp atışları durmuş bile olsa etraflarında olup bitenin farkına vardıklarını ve normal hale dönünce de yaşadıklarını ona anlattıklarını söyledi. 

Dr. Parnia sözlerine şöyle devam etti: "Hastalar etraflarında onları hayata döndürmeye çalışan doktorların ve hemşirelerin farkına vardılar. Onların tüm konuşmalarını  duydular, görsel olan her şeyi gördüler. Bilinçleri yerinde olmasa, bunların hiçbirini tarif edemezlerdi."
New York'taki New York Üniversitesi Langone Tıp Okulu'nda Doçent Doktor olan Dr. Sam Parnia, yeniden yaşama döndürülen hastaların tüm detayları hatırlamalarının doktorları ve hemşireleri şoke ettiğini söyledi.

Dr. Parnia'nın araştırması; Kardiyak Arest geçiren hastaların beyinlerinde ne meydana geldiği, ölümden sonra bilincin devam edip etmediği ve ne kadar zaman devam ettiği, bir hastayı hayata döndürme kalitesini arttırma ve hastanın kalbi yeniden atmaya başladığında beyin hasarlarını önleme konularını inceledi.

Çeviren: Esin Tezer

https://www.msn.com/en-in/health/medical/when-you-die-you-know-youre-dead-because-your-brain-still-works-and-you-could-even-hear-your-death-announced/ar-AAtKt7o'dan alıntı yapılarak çevrilmiştir.

13 Ekim 2019 Pazar

Gülümsemek Bulaşıcıdır



 
Beyindeki Ayna Nöronlar'ın varlığı ilk kez 1980'li yıllarda maymunlar üzerinde deneyler yapılırken keşfedilmiştir. Motor Nöronlar siz bir hareket yaparken ateşlenirler. Bilim adamları, deneyler esnasında bir primat maymunun nöronlarının bir diğer hareket eden maymuna bakarak aktif hale geldiğini keşfettiler. Ayna Nöronlar; konuşma, ilişki ve empati için önemlidir ve Ayna Nöronların yokluğu otizm hastalığına yol açabilir. Ayna Nöronlar dinamik insan ilişkileri için bu derece önemliyse, "Gülümse" sözüne de yepyeni bir mana katabilir. Siz gülümsediğiniz anda, dünya da size gülümser...  
   
Ayna Nöronlar Gülümsediğinizde Aktif Hale Gelirler  
Bilim adamları, bir başka kişi gülümsediğinde aktif hale gelen beyin bölgelerini incelediler. fMRI beyin imajlama tekniğini kullanarak görsel algı bölümlerinin aydınlandığını keşfettiler. Böylece, bilim adamları bu keşifle birlikte beynin diğer ilgi çekici bölümlerinin de aydınlandığını buldular. Bir diğer deyişle, gülümsemeyi oluşturan kasların olduğu Premotor Korteks aktif hale geldi. Beyin aktivitemiz, gülümsemenin hem fiziksel hem de duygusal halinde jet hızıyla çalışır. Zihnimizdeki uyarılma başka bir insanın nasıl hissettiğini anlamamıza katkıda bulunmaya yardımcı olur. 

Psikolog Paul Ekman bunu 1980'li yıllarda keşfetti. Üzgün ve stresli yüzler üzerinde çalışırken kendinin de kötü hissettiğini fark etti. Ekman ve çalışma arkadaşları, üzgün yüzler üzerinde çalışırlarken vücutlarının da değiştiğini görüntülediler. Üzgün yüzleri gördükçe sanki onlar da üzgünmüşler gibi otonom sinir sistemini değiştiren göstergeleri (marker'ları) keşfettiler.  

Gülümsemek Ruh Halinizi Değiştirir
Gülümsediğimizde veya bir başka insanın gülümsediğini gördüğümüzde, o hareket zihinsel olarak bizi uyarır ve kendimizi daha mutlu hissederiz. Basit bir gülümseme hareketi bile pozitif nörolojik aktiviteyi tetikler. Stresinizin azaldığına ve yeni, sevinçli bir ruh haline sahip olduğunuza şahit olursunuz. Gülümseme hareketi, dopamin seviyelerini ve mutluluk hissini arttırır. 

Nörolog  Dr. Isha Gupta, gülümsemenin beyinde kimyasal bir değişimi tetiklediğini teyit etti ve  şöyle dedi: "Dopamin hormonu mutluluk hissimizi arttırır. Serotonin hormonunun salgılanması, azalmış seviyedeki stresle bağlantılıdır. Düşük seviyedeki Serotonin hormonu, depresyon ve saldırganlıkla ilişkilidir. Ayna Nöron aktivitesinin azalması ise Otizm hastalığına yol açabilir, böyle durumdaki insanlar da sosyal olarak etkileşimde bulunmazlar." 

Otizm Ve Ayna Nöronlar
2006 yılında nöro-bilim adamı Marco Iacoboni, Nature Neuroscience dergisinde Ayna Nöron fonksiyon bozukluğu ile Otizm hastalığı bağlantısını anlatan bir tezi yayınladı. Araştırması; Ayna Nöronlar'ın yalnızca sosyal kavramanın bir unsuru olmadığını, bir çok zihinsel hastalığın temelinde yatan neden olduğunu kanıtladı.
Scientific American dergisine yaptığı röportajda Iacoboni şöyle konuştu:
"Azalmış nöron aktivitesi, bu hastaların diğer insanların ne yaşadıklarını anlamalarını güçleştiriyor. Sosyal etkileşimde de çok zorlanıyorlar. Ayna Nöronlar, başkalarının hareketleriyle kendimizi aktive ettiğimiz tek beyin hücresi türü. Bu yüzden de sosyal etkileşimde özel bir öneme sahip. Bir başkasının tam olarak ne hissettiğini anlamasak da, Ayna Nöron sistemimiz bize onun hareketlerini akıcı bir şekilde zihinsel olarak harekete geçirmemiz konusunda yardım ediyor. " 

Çeviren: Esin Tezer
https://bigthink.com/mind-brain/mirror-neurons-smiling'den alıntı yapılarak çevrilmiştir.