Bilim ve Din

Bilim ve Din

6 Aralık 2020 Pazar

Beynimizdeki Hatıralar “Parmak İzleri” mizi Oluşturuyor

 

İnsan beyninin engin mimarisi ve yapısı her ne kadar evrensel olsa da; yeni yapılan bir araştırma, insan beyinleri arasında nasıl farklılıklar olduğunu gözler önüne seriyor… Araştırma; insanların yeniden zihinlerinde canlandırdıkları sıradan senaryoların onların beyin aktivitelerinde nasıl gözlemlenebileceğini ve miktarını  gösteriyor. Bu kendine özgü nörolojik işaretler, Alzheimer hastalığı gibi hastalıkları anlamada, onların üzerinde çalışmada ve tedavi etmede kullanılabilir.  

Feng (Vankee) Lin, Ph.D., R.N.; "İnsanlar aynı türden olayları hayal ettiklerinde, her kişi onu farklı hayal eder çünkü herkesin farklı deneyimleri vardır. Araştırmamız; günlük yaşama ait karmaşık bilginin şifresini çözebildiğimizi ve her kişinin hatırladığı deneyime özgün olan nöral “parmak izlerini” tanımlayabildiğimizi ispat edebilmek” şeklinde konuştu. Dr. Lin; ABD, New York’taki Rochester Üniversitesi Nörobilim Enstitüsü’nde doçent doktor ve Nature Communications dergisinde yayınlanan çalışmanın tezinin de yardımcı yazarı.

Çalışmada araştırmacılar 26 katılımcıdan araba kullanma, düğüne katılma ve dışarıda restoranda yemek yeme gibi sıradan senaryoları hatırlamalarını istediler. Senaryolar kapsamlıydı, böylelikle her katılımcı onu farklı bir şekilde yeniden zihninde canlandırıyordu. Örneğin araştırmacılar gönüllülerden dans etmeyle ilgili bir olayı canlı bir biçimde hatırlamalarını ve tasvir etmelerini istediklerinde, bir kişi dans resitaline katılan kızını izlediğini hatırlarken bir diğeri ise kendini Bar Mitzva (Yahudi dinine göre on üç yaşını dolduran her erkek çocuk dinin gereklerini yerine getirecek olgunluğa erişmiştir) töreninde dans ederken hatırladı.

Katılımcının sözlü tanımlamaları, sözlerin anlamını tahmin eden ve tanımlamanın içeriğinin sayısal tasarımını oluşturan bilgisayımsal (computational) sözel model tarafından eşlendi. Deneklerden hatırladıkları deneyimle ilgili görüşlerini sınıflandırmaları istendi. Örneğin; o deneyim ses, renk, hareket ve farklı duygularla ne kadar ilgiliydi?

Çalışmanın denekleri daha sonra fonksiyonel MR (fMRI)  makinesine bağlandı ve onlardan deneyimi yeniden hayal etmeleri istendi. Araştırmacılar da beynin hangi bölgelerinin aktif hale geldiğini ölçtüler. Fonksiyonel MR verisi ve deneğin sözlü tanımlamaları ve sınıflandırmalarını kullanarak, araştırmacılar kişinin o deneyimle ilişkili beyin aktivite modellerini ayırabildiler.  Örneğin, eğer katılımcı senaryoda kırmızı ışıkta araba kullanmayı hayal ettiyse beyninin hareket ve renkle ilişkili olan o bölgeleri aktif hale geldi. Araştırmacılar, bu veriden yola çıkarak her katılımcının beyninin fonksiyonel modelini onların nörolojik aktivitelerinin özgün işaretini, imzasını (signature) kullanarak oluşturdu. 

Araştırmanın yazarları, bu çalışmanın beynimizin nasıl bir ağla bağlı olduğunu daha iyi anlamamızı sağladığını belirtiyorlar. Araştırmacılar buna ilaveten, belirledikleri birçok anahtar bölgenin bizler yaşlandıkça fonksiyonunun azaldığına ve Alzheimer gibi dejeneratif hastalıklara eğilimli olduğuna işaret ediyorlar. Bulgular; bunama (demans), şizofreni ve depresyon gibi düzensiz hafıza kayıplarıyla ilişkili hastalıkları teşhis etmede ve onların üzerinde çalışmada yardımcı olabilir. Bunların sonucunda da, kişiye özel tedaviler geliştirilebilir ve hangi terapilerin daha etkili olabileceği tahmin edilebilir.

https://www.sciencedaily.com/releases/2020/11/201120132624.htm’den alıntı yapılarak çevrilmiştir.

Çeviren: Esin Tezer