Bilim ve Din

Bilim ve Din

24 Ekim 2014 Cuma

Çakralar hakkında herkesin bilmesi gereken şeyler




Yedi çakranın her biri, yaşamlarımıza ve dünyaya daha fazla uyum, mutluluk ve iyiliği geliştirmeye yardımcı olabilecek manevi yasalar ve bilinç prensipleri tarafından yönetilmektedir.

İlk Merkez: Kök Çakra  
Sanskritçede  "Muladhara"  olarak bilinen Kök Çakra, belkemiğinin altındadır. En temel hayatta kalabilme ihtiyaçlarınızı yönetir. Bu çakra açık olduğunda ve enerji ondan serbest bir şekilde aktığında, ihtiyaçlarımızı kolay bir şekilde gerçekleştirebileceğimiz konusunda kendimizi güvende ve emin hissederiz. Ama bu alandaki bir blokaj, kendimizi endişeli ve kaygılı hissetmemize yol açabilir. 
"Manevi Karma Yasası", ilk enerji merkezini yönetir. Yaptığınız her davranış, fiziksel seviyede ona yanıt veren bir reaksiyonla sonuçlanır. Davranışlarınızın evrimsel reaksiyonları oluşturması olasılığını maksimuma çıkarmak için, bedeninizi seçimi belirleyen bir araç olarak kullanabilirsiniz.  
Önünüzdeki olasılıkları göz önüne alın ve bedeninizin sinyallerini dinleyin. Kök çakradan oluşan bu hisler ya rahatlatıcıdır ya da rahatlatıcı değildir. Bedeniniz, güvenlik ihtiyaçlarınıza uyan veya deneyimlediğiniz tehdidin seviyesini arttıran her olası kararın olabilirliğini değerlendirir. Sizi dünyaya bağlayan ilk çakra, yaptığınız davranışların sonucu olarak var olan olası gıda veya toksikliğe (zehirliliğe) temel bilgi sağlar.   

İkinci Çakra: Yaratıcılık Çakrası  
"Svadhishtana" olarak adlandırılan Yaratıcılık Çakrası, bütünüyle yaratıcıkla alakalıdır.  Cinsel organların bulunduğu yerdedir. Bu merkezin enerjisi biyolojik üreme için kullanılabilir.  Daha yüksek enerji merkezlerine kanalize edildiğinde, güzel bir resmi boyamanıza, bir iş kurmanıza veya sevgi ve bolluk bereket dolu bir yaşamı oluşturmanıza fırsat sunan yaratıcı gücü kamçılar.
"En Az Gayret Yasası", ikinci çakrada canlıdır.Yaşamsal enerjiniz yaratıcılık merkeziniz aracılığıyla aktığında, yaşamınızı oluşturmaya iştirakte bulunursunuz.  Her probleme olan çözüm, ender olarak problem seviyesindedir. O, aksine yaratıcılığın daha derin bir alanından gelmektedir. Yaratıcılık aynı hammaddeyi alma ve bileşenler arasında farklı durumları ve ilişkileri oluşturma  sürecidir.  
Örneğin bir besteci, yeni bir müzik parçasını yarattığında aynı notaları bir diğeriyle yeni bir ilişki halinde kullanır. Bu, daha önce var olmayan bir şeyin oluşmasıyla sonuçlanır. İkinci çakra, dünyayı her gün yeniden oluşturmak için kök çakranın ham maddesinden faydalanır.  

Üçüncü Merkez: Enerji Çakrası
Enerji çakrası  "Manipura", karın boşluğunuza yerleşmiştir. O, dünyadaki gücünüzün merkezidir. Bu merkez açık olduğunda ve aktığında,  niyetlerinizi ve isteklerinizi ortaya çıkarmayı dönüştürebilirsiniz. Bloke olduğunda, kendinizi sinirli ve başarısız hissedersiniz.
"Niyet ve Arzu Yasası", üçüncü çakrayı yönetir. Niyetler ve arzuların tohumları  kişisel ruhunuza bağlıdır. Filizlendirmek istediğiniz tohumların gelişmesine dikkatinizle yardım etmek, onları tamamen ortaya çıkarmaya yönlendirir. Niyetleriniz hakkında net olmanız önemlidir, böylelikle meyve verdiklerinde sizde bir şaşkınlık olmaz.   
Arzularınızı ortaya çıkarma süreci, ilk olarak onları bilince getirmeniz, ardından meditasyon aracılığıyla farkındalığınızı genişletmeniz ve en sonunda da niyetlerinizi serbest bırakmanız ve ortaya çıkan sonucu çözümlemenizdir. Davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz, fakat ne var ki davranışlarınızın meyvesini kontrol edemezsiniz. Yaşam enerjinizin üçüncü çakranız aracılığıyla serbest şekilde akmasını sağlayın; niyetlerinizin ışığı ve sıcaklığı dünyaya yayılsın.  

Dördüncü Merkez: Kalp Çakrası
Kalp çakrası, sevgi ve şefkatin birleştirici enerjisini simgeler. "Anahata" olarak bilinir, göğsün merkezine yerleşiktir. Kalp çakrası, ayrılma ve bölünmenin üstesinden gelmek için tahsis edilmiştir. Kalp merkezi bloke olduğunda, diğer insanlara karşı yabancılaşma hissi vardır. Kalp merkezi açık olduğunda ve aktığında, kendinizi yaşamınızdaki tüm varlıklarla derin seviyede bağlantıda hissedersiniz.  
"Verme ve Alma Yasası",  kalp çakrasını yönetir. Sevgi, yaşamın farklı evrelerinde pek çok farklı biçimleri alabilir. Bir çocuğun annesine olan sevgisi, bir annenin çocuğuna olan sevgisinden farklıdır. Bir arkadaşın sevgisi de, ateşli bir aşığın sevgisinden veya bir öğrencinin öğretmenine olan sevgisinden farklıdır. Buna rağmen, bu sevgi ifadelerinin her birindeki ortak konu, ayrılığın üstesinden gelmek için olan birleştirme dürtüsüdür. Bu, kalbin doğasıdır.  
Her verme hareketi, aynı anda da alma hareketidir. Ne zaman bir hediyeyi yaşamınızda hoş karşılasanız, birinin onu size vermesi için olanak sağlarsınız. Sağlıklı fiziksel bir kalbin çeperden kanı alması, ona daha sonra oksijen vermesi ve pompalaması gibi, duygusal kalbiniz de tüm biçimlerdeki sevgiyi alma ve vermede sağlıklı kalır.  

Beşinci Merkez: İfade Çakrası
Sanskritçede "Visshuddha" olarak adlandırılan boğaz çakrası, ifadenin merkezidir. Beşinci çakra açık olduğunda ve aktığında, ihtiyaçlarınızla iletişim kurabilme özgüveniniz vardır. Beşinci çakra tıkanık olduğunda, kişi çoğunlukla duyulmadığını hisseder. Kendini canlı ve yetkin hissedebilmek için, bu enerji merkezinin açık olması önemlidir. Bu alandaki tıkanıklıklar, sıklıkla tiroid problemleri veya kronik boyun ağrısıyla ilişkilendirilir.  
"Objektiflik Yasası", boğaz çakrasını yönetir. Açık bir beşinci çakra, gerçeğinizi sansürler veya eleştiriler kaygısı olmadan ifade etmenize olanak sağlar. Bu, bilerek kırıcı veya düşüncesiz sözler söylediğiniz manasına gelmez. Aksine, iletişim merkezleri açık olan insanlar yaşamı destekleyici şekillerde ihtiyaçlarını ifade etmede yeteneklidirler. İnsanların sizin görüşlerinize nasıl tepki vereceği üzerine olan endişe; enerji ifade çakrası aracılığıyla serbest şekilde aktığında oluşmaz.  
"Objektiflik Yasası", sözlerinizi ve davranışlarınızı seçebileceğinizi fakat sözlerinizi ve davranışınız kontrol edemeyeceğinizi hatırlatır. Niyetleriniz net olduğunda ve kalbiniz temiz olduğunda, evrenin detayların üstesinden geleceğine güvenerek kendiliğinden doğru bir konuşma yaparsınız. 

Altıncı Merkez: Sezgi Çakrası
Sanskritçede "Ajna" olarak bilinen Sezgi Çakrası, alında bulunmaktadır. O, sezgi ve önsezinin merkezidir. Bu merkez açık olduğunda, iç sesinizle olan bağlantınızın derin hissine sahip olursunuz ve seçimlerinizde yönlendirildiğinizi hissedersiniz. Bloke olduğunda, şüphe ve güvensizlik hissi vardır. Bu çakranın açılması, genellikle birinin darma (kader) veya yaşamdaki amaçla bağlantısının net olmasıyla ilişkilidir.
"Darma Yasası veya Etki ve Tepki Yasası", altıncı çakrayı yönetir. İçinizde doğanızın en yüksek tavırlarını ifade etmek için kılavuzluk eden bilge bir sese sahipsiniz. Tüm potansiyelinizi ortaya koymanıza kılavuzluk eden bu iç sesi dinleyin. Diğerlerinin sesleriyle dolu olan içsel kargaşayı sakinleştirin, böylece kendi ruhunuzun sesini belirleyebilirsiniz. Onun tek isteği, asıl doğanızın ilâhi canlılık olduğunu hatırlamanızdır. 

Yedinci Merkez: Bilinç Çakrası  
"Dahaswara" olarak bilinen bilinç çakrası, başın tepesindeki lotus çiçeği olarak görselleştirilir.  Lotus, taç yapraklarını açtığında, bütünlüğün hafızası yenilenir. Asıl doğanızın sonsuz olduğunu hatırlayın ve  siz kişi olarak gizlenen bir ruhsunuz. Bu; davranışla varlığın,  evrensellikle kişiselliğin birleşiminin tüm ifadesi olan Yoga'dır.  
"Soyut Olasılık Yasası", yedinci çakrayı yönetir. İlk çakrada, kökleriniz dünyadan beslendiğinde; ikinci olanda ise yaratıcı sıvılarınız akar, üçüncüsünde niyetleriniz güçlendirilir, dördüncüsünde kalbiniz açıktır ve etrafınızdakilerle sevgi değiş tokuşu yaparsınız, beşincisinde en üst seviye kişiliğinizi anında ifade edersiniz, altıncısında iç sesinizle temas halindesinizdir. Ancak o zaman enerji taç çakraya yerleşir  ve siz asıl doğanızın sonsuz ve sınırsız olduğunu hatırlarsınız. Bin taç yapraklı lotus çiçeği açılır ve siz kendinizin geçici bedene ve zihne yerleşik bir spiritüel varlık olduğunu bilirsiniz.  
Meditasyon Yoga'sı Upanişadlar (Hinduizm Kutsal Kitapları) bize "lotusun merkezindeki alanın, ötesindeki sınırsız alan kadar büyük olduğunu" söyler.  Doğduğunuz andan itibaren dışınızdaki dünyayı keşfetmeye davet edildiniz. Meditasyon, iç dünyanızın keşfidir.Yoga ise sizi dışsal dünyanızda olduğu gibi, içsel dünyanızın düşünceleri, duyguları, hatıraları, arzuları ve hayaliyle aşina olmanız için cesaretlendirir. Yaşamın hem içsel hem de dışsal alanlarında özgürlük ve neşeyle hareket edebildiğinizde; yoganın en yüksek amacını gerçekleştirmiş olursunuz....  

http://www.mindbodygreen.com/0-11943/what-everyone-needs-to-know-about-their-chakras.html
Çeviren: Esin Tezer


13 Ekim 2014 Pazartesi



 "Zikir denilen şeyin yukardaki tanrıyı anmak övmek değil, beyninin özelliklerini aktive etmek olduğunu, frekans hareketi olduğunu anla artık." @AhmedHulusi

Bilim insanı Dr. Robert Lanza diyor ki:






"Bir kişi kesin bir surette varlığını yalnızca bedeniyle tanımladığında ve evrenin ayrı, sıradan, dışarıdaki bir şey olduğuna emin olduğunda, 'ÖLÜMÜN GERÇEK OLMADIĞINI' söylemek, sadece saçma değil; uydurmadır!


Robert Lanza, "BİYOMERKEZCİLİK (BIOCENTRISM)" adlı kitabından

3 Ekim 2014 Cuma

Büyük Patlama işareti




Eğer erken evrenden yayılan yerçekimsel dalgaların yakın zamandaki keşfi dikkatlice bakılıp incelenirse; bu, Yerçekimi ve Kuantum Mekanik arasındaki bir bağlantıya ışık tutacaktır ve belki de zamanla diğer evrenlerin varlığını doğrulayacaktır...

Bilim adamları, bu yılın başlarında Big Bang'in (Büyük Patlamanın) ilk anlarından sonra yayılan yerçekimsel dalgaları keşfettiklerini bildirdiler. Keşif eğer teyit edilirse bu, zamanın ilk anları üzerinde çalışmaları için araştırmacılara Kuantum Mekanik ve Yerçekimini birleştirmede potansiyel olarak olanak tanıyacak. Bu; fiziksel olarak ayrı olan evrenlerin sonsuz kabarcıklanması olan çoklu-evrenlerin varlığına da dolaylı bir kanıt sağlayabilir.

Çeviren: Esin Tezer
Scientific American Ekim 2014 sayısı, sayfalar 59-60'dan çevrilmiştir.   

Yapay tatlandırıcılar glukoz duyarlılığıyla bağlantılı



 



Yeni bir çalışmanın buluşuna göre, Aspartam gibi olan yapay tatlandırıcılar; farelerde ve belki de bazı insanlarda glukoz duyarlılığı (intolerans) oluşumuna neden olabiliyor. Nature dergisinde izah edildiği gibi, araştırmacılar glukoz duyarlılığının bariz artışından sorumlu olduğunu iddia ettikleri tatlandırıcıların bağırsak mikroplarındaki oluşumu ve fonksiyonu değiştirdiğini keşfettiler. Bu nedenle de ekip, daha fazla araştırmaya ve belki de bu gıda katkı maddelerinin yeniden değerlendirilmesine gerek duyuyor. Kalori vermeyen yapay tatlandırıcılar (NAS), şekerden 20,000 kat daha tatlı olabilen sentetik alternatiflerdir. Diyetimize hiçbir kalori vermezler, çünkü onları hazmedemeyiz! Dolayısıyla, yerküre üzerinde zayıflama ve diyabetten korunma çaresi olarak yaygın şekilde kullanılmaktadırlar. Bununla birlikte, bu katkı maddelerinin etrafında dönen pek çok tartışma var. Pek çok kanıt onların sağlıklı bir diyetin bir parçası olduklarında kilo vermek için yardım ettiklerini ileri sürüyor, fakat bazı çalışmalar onların kullanımının şişmanlama ve diyabetle ilişkili olabileceğini keşfetti!

Bu çelişen çalışmalar, Weizmann Enstitüsü'ndeki araştırmacıları NAS hakkında hem farelerin hem de insanların üzerinde bir dizi deney yapmaya teşvik etti. Genç farelerin içme suyuna üç NAS'ı  (yani aspartam, sakarin ve sukralozu) katarak işe başladılar. Kullanılan miktar, FDA tarafından insanların günlük kullanımı için maksimum kabul edilen miktara denkti. NAS tüketen fareler, 11 hafta sonra sadece su veya glukoz ilave edilmiş suyu tüketen farelerle karşılaştırıldıklarında muazzam glukoz duyarlılığı gösterdiler. Bu deneyleri farklı soydan fareler üzerinde tekrarladılar ve aynı şeyi buldular. Bu tatlandırıcılar beden tarafından emilmediği veya hazmedilmediği için, araştırmacılar bağırsak mikroplarının gözlemlenen etkilerden sorumlu olabileceği varsayımında bulundular. Bunu test etmek için, kemirgenleri sakarinle beslerken onların bağırsak bakterisini antibiyotikle kuruttular. Antibiyotiklerin, sakarinle beslenen fareler ve kontrol fareleri arasındaki farklılıkları tamamen ortadan kaldırdığını keşfettiler. Bundan sonra da, NAS tüketen herhangi bir farenin veya steril suyla zenginleştirilmiş glukoz tüketen kontrol farelerinin florasını (mikrobiyotasını) 'fekal (dışkılı) nakil' aracılığıyla bakterisiz alıcılara aktardılar. Daha önce sağlıklı olan farelerin NAS farelerinden gelen şey aktarıldığında glukoz duyarlığı geliştirdiğini keşfettiler; kontrol fareleri ise öyle değildi! Farelerin dışarısında NAS'da üretilen mikropları aktarmanın, steril farelerdeki glukoz duyarlılığını arttırmak için yeterli olduğu keşfedildi.

Ekip; farklı farelerde olan bağırsak mikroplarını belirlemek için sıralama kullanarak sakarinle beslenen farelerin veya sakarinle beslenen farelerden fekal aktarım alan farelerin kontrol fareleriyle karşılaştırıldıklarında farklı bakteriyel popülasyonlara sahip olduğunu keşfetti. Daha da fazlası, daha önce insanlardaki şişmanlıkla (obeziteyle) bağlantılı olan belirli türlerde artış vardı. Araştırmacılar, NAS'ın insanları da aynı şekilde etkileyip etkilemediğini bulmak için 381 kişiden toplanan veriye baktılar. Kişisel bildirilmiş NAS tüketimi ve glukoz duyarlılığı ve de çok fazla NAS tüketen ve onları tüketmeyenler arasındaki bağırsak mikrobiyom profilleri arasında bağlantı buldular. Bunu daha da geliştirmek için, genellikle NAS kullanmayan yedi sağlıklı gönüllüden bir hafta için günlük sakarin alımının maksimum miktarı kadar sakarin tüketmesini istediler. Bunların dördü, glukoz duyarlılığında kayda değer bir azalma gösterdi; üç tanesinde ise hiçbir değişiklik olmadı. İlginç bir biçimde, deney başlamadan önce yanıt vermeyenlerden farklı bağırsak mikrobiyomuna sahiptiler! Daha da fazlası, yanıt vermeyenlerinki birkaç değişiklik gösterse de; onların mikrobiyal oluşumları tatlandırıcıları tükettikten sonra kayda değer bir şekilde değişti. Bu araştırma, yapay tatlandırıcıların metabolik sonuçlara sahip olabileceğini ileri sürse de; bu halde tatlandırıcıların bu etkiyi nasıl ortaya koyduğu belirsizdir. Yeniden değerlendirmeler yapılmadan önce, daha ileri çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.  

Çeviren: Esin Tezer
http://www.iflscience.com/health-and-medicine/artificial-sweeteners-associated-glucose-intolerance