Bilim ve Din

Bilim ve Din

11 Mart 2016 Cuma

İman Geni: İnsanoğlu, yüksek bir güce iman etmek için mi var?



İnsanoğlu, yüksek bir güce iman etmek için mi var? Bazı bilim adamları buna "iman geninden" dolayı veya insanlar  dua ederken ya da Tanrı'yı düşünürken aydınlanan beyin emarlarından dolayı 'evet' diyor. Fakat bu, ateistlerin iddialarını çürütmek için yeterli olan bir "evet" değil. Çünkü, spiritüaliteyi (maneviyatı) kalp atışı gibi ya da büyüme hormonunun artışı gibi mekaniksel bir fonksiyona getiriyor. Ateistlerin argümanlarına göre eğer Tanrı bir kimyasal reaksiyonsa, bir ilaha iman etmeyi bırakmanın vakti geldi!!! Ya da, onların söylediğine göre  en azından Tanrı'yı yüceltmeyi bırakmalıyız!!! Tanrı, İncil ve diğer kutsal kitaplardaki yüceliliğinden çok uzakta!!!

Bence ateistler bu anlamsız ve basit argümandan yararlanmaya çalışıyorlar. Beyin imajlama ve DNA keşfedilmeden çok önce1896'da ünlü Harvard filozofu ve psikoloğu William James, "İnanma İradesi" adlı bir ders kitabını yayınlamıştı. Kitap, "Aydınlanma" düşüncesini de içeriyordu. James, Tanrı'yı mağlup etmenin değil; bilimin Tanrı'ya yönelmesinin yolunu keşfetmişti! Bu düşüncesinden bir şey paylaşmak istiyorum: James, dini inançlarında kanıt gösteremeseler bile insanların Tanrı'nın var olduğunu söyleme hakkına sahip olduklarını düşünüyordu. Ateistler bu düşünceyle alay ettiler, James'in sırf kendini iyi hissettirdiği için Tanrı hakkında masallar uydurduğunu ve bunu da çocukça bulduklarını söylediler!!!

Tanrı, kendi bilincimizin bir suretidir (vechidir). İlah kavramı insan zihniyle devam eden bir şeydir. Hazreti İsa "Göklerin Krallığını içinizde bulun," dediğinde bu sürekliliğe işaret ediyordu. James'in söylediği bir söz de beni kendisine hayran bıraktı: "Eğer iman ederseniz, görürsünüz". Bu söz, hakikati arayan bugünün insanlarına da hitap ediyor.

İman etmeyen bir kişi için bu, kendi kendini hipnoz etme gibi gelebilir. Materyalistler eski formüle sığınırlar: "Görünce iman edeceğim". Fakat hiç kimse evrendeki "Tanrı'nın" veya "Yüksek Bilincin" veya "Yaratıcı Prensibin" bir kaya veya ağaç gibi gözle görülür elle tutulur olduğunu iddia etmiyor! Yer çekimi de gözle görülür elle tutulur bir şey değildir, fakat insan zekâsı onu araştırmaya başladığı zaman yer çekimi gözle görülür hale gelmiştir.

Dolayısıyla, Tanrı'ya iman etmeyi bırakmanın zamanı olmadığını düşünüyorum. Tam tersine iman, umudun önündedir! Umut çaresiz, zor bir halde, boş veya uydurma bir umut olabilir. Fakat  eğer umudun ötesine imanla geçerseniz, hem gerçek hem de pozitif  olan bir şeyi yapmış olursunuz. "Bir şeye iman ediyorum" diyorsanız, o zaman onu tecelli ettirin. Bir başka deyişle, kendinizi herkesin istediği ilime açın. İman bunun yarı yoludur. O, farkındalığınızı yeni bir olasılığa götürür ve ondan sonra da  Tanrı'yı gerçekten bilip bilmediğinizi keşfedersiniz. Tanrı'nın bilinebileceğini bizlere söyleyen sayısız veli ve bilge kişiye sahibiz. Ve tüm şüpheleriyle ateistler, materyalistler ve kuşkucu kimseler Tanrı'nın var olmadığını kanıtlayamazlar!

Yazan: Deepak Chopra


Çeviren: Esin Tezer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder